4 Kasım 2010 Perşembe

İslamabad ve Yemek

Evet, yemek yemeyi severim, ya da severdim demeliyim. Pakistan'a geldiğimden beri benim için her şey "otantik" yemek havasında. Kebap kebap değil, tavuk tavuk değil, pide pide değil, ne kaldı peki? çorba. çorba da çorba değil zaten.

Yoo dostum, abartmıyorum, değişik yemekler hep hoşuma gitmiştir, ama her zaman dediğim gibi "Pakistan ayrı bir ülke, ayrı bir dünya ve ayrı bir boyut".
[Ara not: Yukarıda "otantik" kelimesini boşuna kulanmadım, eğer bir gün birisi gelir de "Otantik yemeklerle aranız nasıl?" minvalinde br soru soracak olursa, "Pardon sör?" derken ağzının ortasına vurup kaçacağım ve evet sinirliyim]

İlk deneyimimden bahsetmek istiyorum:


Meyve Salatası
Malzemeler: Elma, Muz, Üzüm
Baharatlar: Sayamayacağım kadar çok

Malzemeler alınır ve ufak küpler halinde doğranır, üzümler hariç, sonra bir tabağa boşaltılır, ve kırmızı biber tarçın safran karabiber ve kimyon eşliğinde sunulur.

Türkiye'de olsam ve bir Pakistan lokantasına gitsem, "Aaa, denesem mi ki?" desem denerim, tamam, da burada bunu genelde yemek olarak yiyordum ve aç kalıyordum ilk günler.

Çorba
Malzemeler: Tavuk, Mısır
Baharatlar: Saymaya üşeneceğim kadar çok

Ya, çok güzel birşey olabilirdi, eğer içine şeker katmasalardı. bir kere katılmamışını buldum, yumuldum direk, ama şekerli çorba her zaman favorim değildir ne yazık ki, özellikle de açken.  Başka çorba denemeyi gözüm yemedi ama var muhakkak, her damağa uygun tatlar ülkesi Pakistan'da uygun birşeyler bulmak zor değil.

Kebap:
İçine koydukları ana baharatın ismini unutmuşlar sanırım, herkes koyuyor ama kimse adını bilemiyor, sanki o doğal bir şekilde hep içindeymiş gibi, anlatamadım, ama o baharat kesinlikle Türkiye'de yok. O baharatı tarlada bulursam, önce bir sigara yakacağım, sonra da izmariti ekinlerin ortasına ortasına atacağım. Köftelerine alışamadım. Tikka bizim şişlere benziyor, yersem onu yiyebiliyorum. Otantik de değil zaten.
Şekerli kebaplar da değişik hisler bırakıyor insanda (açlık ve tatminsizlik gibi)

Ara özet: Anlatmaya çalıştığım şeyi şöyle özetleyeceğim, hani insan çok fena susar da masadaki bardağı kafasına diker ama o bardakta su değil gazoz vardır, hissiyatım öyle.

Ekmek:
Ekmek var, ama hangisinin adı hangisi çözene kadar canım çıktı.
Paratha, içli ekmek, kapalı pide gibi birşey, ya da bazen sadeleri Gaziantep katmeri gibi
Roti, bizim lavaş sanırım.
Nan, bizim uzun ince pidemiz gibi.
Çapati, esmer lavaş.
Sade nan, bizim lavaşın aynısı, roti ile aradaki farkı bilemiyorum.

Kısacası çok acıksanız da birşeyler yemek isteseniz, bir de üstüne zekice davranıp "peynir ekmek yeter" derseniz, aç kalırsınız. "Ekmek var mı?" diye sordum bir kere (İz der bred? dedim), No sör dedi, Roti? No. Nan? No. Paratha? No. Ben üzüntüden boynumu bükmüştüm.
Çapati var olur mu dedi adam daha sonra, o bükük boynumun üstündeki kafamı duvarlara vurmak istedim, ama vurmadım.

Tatlı:
Kheer, bizim sütlaç ile keşkül arasında bir tatlı. Dondurma yiyebilirsiniz, çikolatalı dondurmaları iyi değil, meyveli yiyin, özellikle de portakallı. evet, sevdiğim birşey var burada.

Sıkıldım yazmaktan bugünlük.
ve İslamabad, senin resmini de daha sonra buraya koyarım bir ara...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder